21 Ekim 2013 Pazartesi

ALTINKUM DİDİM 2. Part

İşlerimin yoğunluğundan dolayı bir türlü toparlayamadığım Altınkum Didim yazıma ikinci bölümü ile kaldığım yerden devam ediyorum. İlk bölüm için buraya tıklayabilirsiniz.


Didim yerleşim olarak büyük bir ilçe ve gezip görmek istediğimiz yerleri haritalar sayesinde keşfettik diyebilirim. Otel, cafe, restoran kısacası her yerden bu tarz haritaları temin etmek mümkün, turistler için büyük kolaylık.

Farklı bir konu olarak blogda yer alacak olan Apollon Tapınağı'na giderken bir kare:)


Didim ile ilgili benim ilgimi çeken çok şey oldu aslında.


İngilizler burada resmen yerleşik hayattalar diyebilirim. Öyle ki herşeyin bir pound karşılığı var. Yemek seçenekleri bile onlara göre düzenlenmiş:) Her kafede bir İngiliz kahvaltı menüsü ya da farklı alternatifler görebilirsiniz.


Didim'de kaldığımız süre boyunca her gece İngiliz futbol severlere özel yayın yapan kafe bolluğundan bunalıp soluğu Başkent Kafe'de aldık. Biraz mimarisi, biraz da eşsiz kahve kokusu bu kafeye girmek için bizi adeta kendine çekti. Hizmet konusunda oldukça başarılılar.


Gün batımlarını da unutmamak lazım. Gökyüzünün renkleri ve bulutların oyunları sizi büyüleyecek.


İlgimi çeken diğer bir şey de çanta dükkanlarının fazlalığıydı. Adım attığınız her yerde bir çanta dükkanı var. Gerek orijinal gerekse taklit birçok ünlü markanın çantasını burada bulmak mümkün.


Sahili baştan sona gezmek isteyenler de düşünülmüş; ya elektrikli motor ya da bu sevimli üç tekerlekli bisikletler. Kiralama açılışı ise yarım saatten başlıyor. Fiyatlar elbette saatlere göre değişiklik gösteriyor.


Emlak piyasasının hareketli olması da dikkatimi çekenlerden yine bir tanesi. Eşyalı evlerin bile 60 -70 bin liraya satıldığını da duyunca hayretler içinde kalmadan edemedim.


Lokması da inanılmaz meşhur, yemeden tabiki de olmaz.


Gün boyu tükettiğim sıvıların başında buz gibi limonata


Öğreniyorum ki Didim aslında kehanet dünyasının da başkentiymiş. Medusa hikayesini bilen bilir, bilmeyenler için bir kez de bir sonraki yazımda ben anlatacağım.


Bu fal makinelerini de fazlasıyla görebilirsiniz.


Birkaç aydır deniz mahsüllerine fazlasıyla doymuş durumdayım. :)) Didim'e gelip de balık yemeden olmaz. Sahil boyunca sayısız restoranlardan herhangi birine girip yemek tercihimizi belirledik.


Çipura, karides güveç ve beyaz şarap



Doğa tüm güzelliklerini sunmuş adeta.





Plajda tanıştığımız kişiler mutlaka Mavişehir'i görmelisiniz diye ısrar etse de AVM'lerden bunalan ben burayı görmeden İstanbul'a dönmüş oldum. Tarih, doğa, deniz, güneş  ve kum yeterince güzel gelmişti. 

Ola ki bir gün Didim'e giderseniz denizin keyfini çıkarmadan, Bodrum ve Kuşadası'na uğramadan, Apollon Tapınağı ve Miletos gibi antik yerleri gezmeden, balık yemeden, marinayı görmeden sakın dönmeyin. 


Sevgiler.  

1 yorum:

  1. Güveç süper gözüküyor.Didim harika bir yer.Ben de seviyorum.

    YanıtlaSil