İşlerimin yoğunluğundan dolayı bir türlü
toparlayamadığım Altınkum Didim yazıma ikinci bölümü ile kaldığım yerden devam
ediyorum. İlk bölüm için buraya tıklayabilirsiniz.
Didim yerleşim olarak büyük bir ilçe
ve gezip görmek istediğimiz yerleri haritalar sayesinde keşfettik diyebilirim.
Otel, cafe, restoran kısacası her yerden bu tarz haritaları temin etmek mümkün,
turistler için büyük kolaylık.
Farklı bir konu olarak blogda yer alacak olan Apollon Tapınağı'na giderken bir kare:)
Didim ile ilgili benim
ilgimi çeken çok şey oldu aslında.
İngilizler
burada resmen yerleşik hayattalar diyebilirim. Öyle ki herşeyin bir pound
karşılığı var. Yemek seçenekleri bile onlara göre düzenlenmiş:) Her kafede bir
İngiliz kahvaltı menüsü ya da farklı alternatifler görebilirsiniz.
Didim'de
kaldığımız süre boyunca her gece İngiliz futbol severlere özel yayın yapan kafe
bolluğundan bunalıp soluğu Başkent Kafe'de aldık. Biraz mimarisi, biraz da eşsiz
kahve kokusu bu kafeye girmek için bizi adeta kendine çekti. Hizmet konusunda oldukça başarılılar.
Gün batımlarını da unutmamak lazım.
Gökyüzünün renkleri ve bulutların oyunları sizi büyüleyecek.
İlgimi çeken diğer bir
şey de çanta dükkanlarının fazlalığıydı. Adım attığınız her yerde bir çanta
dükkanı var. Gerek orijinal gerekse taklit birçok ünlü markanın çantasını
burada bulmak mümkün.
Sahili
baştan sona gezmek isteyenler de düşünülmüş; ya elektrikli motor ya da bu
sevimli üç tekerlekli bisikletler. Kiralama açılışı ise yarım saatten başlıyor.
Fiyatlar elbette saatlere göre değişiklik gösteriyor.
Emlak piyasasının
hareketli olması da dikkatimi çekenlerden yine bir tanesi. Eşyalı evlerin bile
60 -70 bin liraya satıldığını da duyunca hayretler içinde kalmadan edemedim.
Lokması
da inanılmaz meşhur, yemeden tabiki de olmaz.
Gün boyu tükettiğim sıvıların
başında buz gibi limonata
Öğreniyorum ki Didim aslında kehanet
dünyasının da başkentiymiş. Medusa hikayesini bilen bilir, bilmeyenler için bir
kez de bir sonraki yazımda ben anlatacağım.
Bu
fal makinelerini de fazlasıyla görebilirsiniz.
Birkaç aydır deniz
mahsüllerine fazlasıyla doymuş durumdayım. :)) Didim'e gelip de balık yemeden
olmaz. Sahil boyunca sayısız restoranlardan herhangi birine girip yemek
tercihimizi belirledik.
Çipura,
karides güveç ve beyaz şarap
Doğa tüm güzelliklerini sunmuş adeta.
Plajda tanıştığımız
kişiler mutlaka Mavişehir'i görmelisiniz diye ısrar etse de AVM'lerden bunalan
ben burayı görmeden İstanbul'a dönmüş oldum. Tarih, doğa, deniz, güneş ve
kum yeterince güzel gelmişti.
Ola
ki bir gün Didim'e giderseniz denizin keyfini çıkarmadan, Bodrum ve Kuşadası'na
uğramadan, Apollon Tapınağı ve Miletos gibi antik yerleri gezmeden, balık
yemeden, marinayı görmeden sakın dönmeyin.
Sevgiler.
Güveç süper gözüküyor.Didim harika bir yer.Ben de seviyorum.
YanıtlaSil