17 Haziran 2013 Pazartesi

BOZCAADA

Bir grup arkadaş ortaya bir fikir attı ve hepimiz destekleyerek soluğu Bozcaada nam-ı diğer Tenedos'da aldık. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Çanakkale Geyikli Feribot İskelesi'nden bindiğimiz feribot ile adaya geçtik.

Adayı şöyle bir karşıdan görünce hayal kırıklığına uğramamak mümkün değil. Sanki hiç ağaç yokmuş gibi görünse de görünenin arka tarafında, adayı gezenler bilir büyük bir bölümünü bağlar, bahçeler, ağaçlık alanlar oluşturuyor.




Ada Çanakkale'ye bağlı bir ilçe esasında. Cumhuriyet (Rum) ve Alaybey (Türk) olmak üzere iki mahalleden oluşmaktadır. Öğrendiğime göre Bozcaada aynı zamanda Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesiymiş.


Bozcaada Kalesi



İskele



İskeleden adım atar atmaz ilk yapmak istediğimiz şey, Çınar Çarşı Caddesi'nde bulunan çınar ağacının altına oturup güzel bir kahvaltı yapmak.


Kahvaltı sonrası çaylarımızı yudumlarken feribottan indiğimizden beri bizi bir an olsun yalnız bırakmayan sevgili dostumuz nihayet sahibine kavuştu:))



Kahvaltı sonrası konaklayacağımız pansiyona giderek eşyalarımızı bıraktık.


Biraz soluklandıktan sonra plaja gitmek için hazırlanıyoruz. Güneş, kum ve deniz bu üçlüye bayılıyorum:)) İstikamet çarşıdan hareket eden minibüsler aracılığı ile Ayazma Plajı.


İnce kumları ve serin suları ile Ayazma Plajı.


Su buz gibi diyebilirim. 15 dakika deniz içerisinde kalabilene aşkolsun:) Suyun soğukluğu iliklerime kadar işledi, neyseki güneş de bir o kadar yakıcı.





Daha önce Bozcaada'ya giden arkadaşlarımdan duyduğum Çiçek Fırın'daki meşhur damla sakızlı kurabiyeleri denemek için hemen fırının yolunu tuttuk. Sonuç mu gerçekten denildiği gibi harika bir lezzet.


Adanın bütün sokaklarını turladık desem yeridir. Evler, sokaklar tarih kokuyor. Eskiden adada Rumlar yaşarmış, özellikle 70'li yıllardan sonra Rumların büyük bir bölümü ya Avustralya ya da Atina'ya göç etmiş.





Evlerin çoğunluğu taş ve ahşaptan yapılmış. Zaten birçoğu da butik otel ya da pansiyon olarak hizmet veriyor. Yaz aylarında tam bir nüfus patlaması yaşanılıyor ve gerek yazlıkçılar gerekse turistlerin büyük ilgisi var buraya.


Evlerin hepsini tek tek inceliyorum ve mimari yapılarıyla adeta büyüleniyorum. Birbirine benzeyen özelliklere sahip olsalar da Türk evlerini, Rum evlerinden ayıran en önemli özellik Rum evlerinde balkon olması. Ayrıca Rum mahallesinde bulunan sokakların da daha geniş olduğunu da net söyleyebilirim.


Güzel bir ada yemeğinden sonra resim sergisine davetli olduğumuzdan farklı ülkelerden gelmiş olan akademisyenlerle tanışma fırsatı bulduk. Sergi hakkında daha önce bilgi vermiştim, detaylarını buradan inceleyebilirsiniz.


Bu kareler ise o sergide tanıştığımız farklı bir ressamın atölyesinden.





Yol yorgunluğu, günün yorgunluğu derken bir gün ne kadar da hızlı geçti. Bir sonraki yazımla Bozcaada turuna kaldığım yerden devam ediyor olacağım.


Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder