Bir grup arkadaş ortaya
bir fikir attı ve hepimiz destekleyerek soluğu Bozcaada nam-ı diğer Tenedos'da
aldık. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte Çanakkale Geyikli Feribot
İskelesi'nden bindiğimiz feribot ile adaya geçtik.
Adayı
şöyle bir karşıdan görünce hayal kırıklığına uğramamak mümkün değil. Sanki hiç
ağaç yokmuş gibi görünse de görünenin arka tarafında, adayı gezenler bilir
büyük bir bölümünü bağlar, bahçeler, ağaçlık alanlar oluşturuyor.
Ada Çanakkale'ye bağlı bir ilçe esasında. Cumhuriyet (Rum) ve Alaybey (Türk) olmak üzere iki mahalleden oluşmaktadır. Öğrendiğime göre Bozcaada aynı zamanda Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesiymiş.
Bozcaada Kalesi
İskele
İskeleden adım atar atmaz ilk yapmak
istediğimiz şey, Çınar Çarşı Caddesi'nde bulunan çınar ağacının altına oturup
güzel bir kahvaltı yapmak.
Kahvaltı sonrası çaylarımızı
yudumlarken feribottan indiğimizden beri bizi bir an olsun yalnız bırakmayan
sevgili dostumuz nihayet sahibine kavuştu:))
Kahvaltı sonrası konaklayacağımız
pansiyona giderek eşyalarımızı bıraktık.
Biraz soluklandıktan
sonra plaja gitmek için hazırlanıyoruz. Güneş, kum ve deniz bu üçlüye
bayılıyorum:)) İstikamet çarşıdan hareket eden minibüsler aracılığı ile Ayazma
Plajı.
İnce
kumları ve serin suları ile Ayazma Plajı.
Su buz gibi diyebilirim. 15 dakika
deniz içerisinde kalabilene aşkolsun:) Suyun soğukluğu iliklerime kadar işledi,
neyseki güneş de bir o kadar yakıcı.
Daha önce Bozcaada'ya giden
arkadaşlarımdan duyduğum Çiçek Fırın'daki meşhur damla sakızlı kurabiyeleri
denemek için hemen fırının yolunu tuttuk. Sonuç mu gerçekten denildiği gibi
harika bir lezzet.
Adanın bütün sokaklarını turladık
desem yeridir. Evler, sokaklar tarih kokuyor. Eskiden adada Rumlar yaşarmış,
özellikle 70'li yıllardan sonra Rumların büyük bir bölümü ya Avustralya ya da
Atina'ya göç etmiş.
Evlerin çoğunluğu taş ve ahşaptan
yapılmış. Zaten birçoğu da butik otel ya da pansiyon olarak hizmet veriyor. Yaz
aylarında tam bir nüfus patlaması yaşanılıyor ve gerek yazlıkçılar gerekse
turistlerin büyük ilgisi var buraya.
Evlerin hepsini tek tek inceliyorum
ve mimari yapılarıyla adeta büyüleniyorum. Birbirine benzeyen özelliklere sahip
olsalar da Türk evlerini, Rum evlerinden ayıran en önemli özellik Rum evlerinde
balkon olması. Ayrıca Rum mahallesinde bulunan sokakların da daha geniş
olduğunu da net söyleyebilirim.
Güzel bir ada yemeğinden
sonra resim sergisine davetli olduğumuzdan farklı ülkelerden gelmiş olan
akademisyenlerle tanışma fırsatı bulduk. Sergi hakkında daha önce bilgi
vermiştim, detaylarını buradan inceleyebilirsiniz.
Bu
kareler ise o sergide tanıştığımız farklı bir ressamın atölyesinden.
Yol yorgunluğu, günün
yorgunluğu derken bir gün ne kadar da hızlı geçti. Bir sonraki yazımla Bozcaada
turuna kaldığım yerden devam ediyor olacağım.
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder