Patras için ilk başlangıcımı Rio-Antirrio Köprüsü ile yapmıştım. Gezip görülebilecek tek yeri orası değil elbette.
Gezme konusunda Rudiko'nun
yardımlarını nasıl inkar edebilirim ki. Tüm şehri baştan aşağı gezdirdi.
Buradan öncelikle kendisine, sonra misafirperverlik sergileyen diğer dostlarıma
çok teşekkür edip, kendilerine sevgilerimi gönderiyorum. Mavişim'in yaptığı
Türk kahvelerinin tadı ise hala damağımda:)
Patras, Yunanistan'ın en büyük
üçüncü kenti ve İtalya'ya geçişler buradan sağlanılıyor. Bu nedenle çok önemli
bir yeri var. Gezerken çok sayıda kaçak göçmen gördüm. Çoğunluğu zenci olduğu
için muhtemelen Afrika'dan gelip Avrupa'da iş arıyorlar. Gemiye nasıl bindiler,
buraya nasıl geldiler ve ne yapacaklar... durum ise meçhul.
Yunanistan genel anlamda Akdeniz
iklimine sahip olduğundan bulunduğum yerde de bolca zeytinlikler, makiler
görüyorum. Çam, meşe gibi olmasa da yine de yeşil bir şehir diyebilirim.
Öğrendiğime göre tam bir karnaval ve öğrenci şehriymiş. Aynı zamanda şehir 2006
yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş. Bulunduğum zaman zarfında gördüğüm,
yaşadığım birçok an beni etkiledi.
Bakalım rehberim sayesinde neler
yapmışım, nereleri görmüşüm...
Olga Meydanı; Yunanistan kraliçesi
Olga'nın bahçesini meydan yapmışlar. Yerel adıyla, Plateia Olgas ya da Ethnikis Antistaseos Square.
Çocuklar dünyanın neresine giderseniz gidin her yerde yine çocuk. Sıcaktan bunalıp kendini süs havuzunda buluyorlar:)
Şehir merkezine doğru yürürken
geçtiğimiz sokaklarda bulunan binaların hemen hemen hepsi az katlı, tipik Yunan
Evleri.
King George Square yani Kral George
Meydanı. Kendisi, aynı zamanda Kraliçe Olga'nın eşiymiş. Yunanistan için önemli
isimler.
Aynı meydan üzerinde yer alan tarihi
Apollon Tiyatrosu. Öğrencilerin oluşturduğu tiyatro toplulukları sayesinde,
şehirde tiyatro etkinliklerine oldukça önem veriliyor.
Sokakların boş olmasına aldanmayın, çünkü gezip dolaştığım
vakitlerde Yunanlılar tüm dükkanlarını kapatıp siesta yapıyorlar. Turistler
gelip bir şey satın almak istese o da yok. Kriz gelip neden Yunanlıları vurdu
diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Avrupa'da eğlence düşkünü,
tembel olarak adlandırılan bu sıcakkanlı insanlar ve ülke hakkında epey bilgi
sahibi oluyorum.
Şehir bundan ibaret değil tabi
anlatacağım çok şey var ancak şimdilik bu kadar. Bir sonraki Patras yazımda
kaldığım yerden devam ediyor olacağım.
Sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder