Patras gezi yazıma
kaldığım yerden devam ediyorum. Şehir ile ilgili daha önceki yazılarıma erişmek
için tıklayınız
Patras Kalesi'ni, meşhur köprüsü gibi
ayrı bir konu olarak ele alacağım.
Kaleye çıkmak için Kolokotroni Caddesi'ni seçmek yerine sokakları
da tanıma adına farklı yollardan geçmeye karar veriyoruz. Güneş tam tepede iyi
mi ettik kötü mü bilemem ama ben pek bir eğlendim. Eğer birgün olurda yolunuz
Patras'a düşerse siz Kolokotroni Caddesi'nden sırtınızı denize verip dümdüz
giderek bol merdivenli bir yokuştan sonra kaleye ulaşabilirsiniz.
Patras Kalesi denizden 800 metre
yükseklikte bulunan Panachaiko Dağları'nın eteklerinde antik Acrapolis
kalıntılarının üzerinde 6. yy. civarında inşa edilmiş.
Kale, M.S. 2.yy.'dan kalma kırmızı tuğlalarıyla
ünlü Roma dönemi Odeon yapısının yer almasıyla dikkat çekiyor. Restorasyon sonrası açık hava tiyatrosu
şeklinde düzenlenen yapıda yazları kültürel etkinlikler gerçekleştiriliyormuş.
Haçlı seferleri, 2. Dünya Savaşı,
Mora Savaşı, Yunan Özgürlük Savaşı derken kale birçok savaş görmüş geçirmiş.
Bir de depremler eklenince tamamı olmasa bile bir bölümü yıkılmış.
Günümüzde
ise bir bölümü restorasyonlarla hala ayakta durmaya çalışıyor. Özellikle
kule ve kapıların büyük hendeklerle güçlendirilmesinden dolayı bu kısımlar pek
zarar görmemiş.
Bir
sonraki Patras yazım çok yakında...
Sevgiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder