15 Mayıs 2013 Çarşamba

PATRAS 2. Part


Patras şehir turumun 2. partını geç olsa yazmaya karar vermişken hiç uzatmadan sıcağı sıcağına yayınlıyorum.


Gezim ile ilgili daha önceki yazılarımı buradan, buradan ve buradan inceleyebilirsiniz.

Patras Kalesi'nden şehre inmek için dar sokaklardan geçiyoruz. Sokaklardaki evler görülesi evler cidden; beyaz badanalı, mavi kapı ve pencereleri olan tipik Yunan evlerinin olduğu sokaklardan geçip; zakkumlar, sıklemenler ve begonviller arasında kendimi epey mutlu hissediyorum.





Sonunda şehrin meşhur caddelerinden biri olan Kolokotroni Caddesi'nin başına gelmeyi başarabildik:)) 

Buradan tüm Patras'ı kuşbakışı inceleyebilirsiniz. Şehir resmen ayaklarınızın altında...




Heybetli görüntüsü ile Agios Andreas Katedrali. Şuan sadece kubbesi görünüyor olabilir ama bu kiliseyi daha sonraki fotoğraflarda görüyor olacaksınız ki görüntü gerçekten şaşılası derecede büyük.


ve Kolokotroni Caddesi...

Caddede en seçkin markaların yer aldığı mağazalardaki fiyatlar ise cidden dudak uçuklatıcı, bu nedenle Rudi'nin de önerisini dikkate alarak kıyafet alışverişini erteliyorum.

Yine de bu 1800 Euro'luk ceket aklımdan çıkamıyor...


Yavaş yavaş limana doğru yürüdüğümüzde Trion Symmaxon Meydanı'nı görüyoruz. Meydanı bir güneş saati temsil ediyor.

Zaten Yunanistan'da genel anlamda ilgimi çekenlerden biri de bu olmuştu, hemen hemen her meydanda bir güneş saati yer alıyor.


Liman ise, 2000'li yıllarda denizin doldurulmasıyla şehrin güneyine doğru daha da genişletilmiş. İtalya'ya da geçişler buradan sağlandığından dolayı epey büyük bir liman haline gelmiş. 




Liman başlangıcının olduğu yerden eskiden tren geçermiş, ancak şehir planlaması sonucu tren biraz daha geriye alınmış. Eski bir tren ise sembolik olarak hala limanda yer alıyor.


Marinası ise son derece tertipli ve temiz, şehrin en düzenli bölgesi diyebilirim. Marina boyunca bir sürü kafe restoran yer alıyor, oldukça hareketli bir yer.

Yorgunluktan ve sıcaktan harap düşmüş bizler; soluğu marinanın popüler bir kafesinde alıyoruz. 

Sanırım bir koltuğa oturduğum için hiç bu kadar şükretmemiştim:)



Buz gibi frappe'lerimiz eşliğinde geçip giden gemilere bakıp, yorgunluğumuzu atıyoruz.




Devamı yakında...

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder