31 Ocak 2013 Perşembe

Günlük Cilt Bakımı

Akşam olup da eve girdiğimizde makyajdan, günün kirinden cildi arındırma konusunda çoğu zaman tüm bayanlar üşenir. Cildin rahat nefes alması, dinlenebilmesi için oysa yapmamız gereken sadece her gün yarım saatimizi bu işlemlere ayırmak ve hayatımızda bunun bir alışkanlık olması gerektiğini bilmek.

O zaman başlayalım günlük cilt bakımımıza...

Öncelikle yapılması gereken cildi tüm kirlerden arındırmanın ön işlemi olarak temizleme mendilleri kullanılmalı. 


Göz makyajınızı çıkarmak için temizleme losyonu kullanılmalı. 



Sonrasında cildin suyla teması sağlanmalı ve hafif nemli iken temizleyici ile temizlenmeli. Tercihim cilt tipime uygun olduğu için bu üründen yana. Siz de temizleyicinizin cilt tipinize uygun olup olmadığını mutlaka araştırın ve tercihinizi bu doğrultuda gerçekleştirin. 


Yüzünüzü yıkadıktan sonra havlu ile nemini almanız kafi. Sonrasında pamuk yardımı ile tonik uygulayabilirsiniz. Ben bu işlemi temizleyicim sayesinde geçmiş oluyorum. 

Kış olduğu için zaman zaman yüzünüz kuruyabilir. Bunun için nemlendirici kremler kullanmanızı öneririm. 


Çatlama olmaması için dudaklarımıza balm sürmeyi ihmal etmiyoruz.






İyi bakımlar...


30 Ocak 2013 Çarşamba

AKÇAKOCA

Akçakoca, Düzce’ye bağlı Karadeniz'e kıyısı olan yemyeşil bir ilçe. Üniversiteden ev arkadaşımın buraya gelin gitmesiyle tanışmış oldum bu şirin ilçe ile. Yer isimlerinin nereden geldiğini merak ettiğimden dolayı gitmeden epey araştırma yapmıştım. Osmanlı döneminde Osman Gazi’nin arkadaşı Akçakoca bu bölgeyi ele geçirince yörenin ismi de bu şekli ile günümüze geliyor olduğunu öğrenmiştim. 

Bunun için ilçe merkezine bir anıt yapılmış.


Epey virajlı bir o kadar da manzarası güzel yollardan geçip nihayet ulaşıyorum Akçakoca’ya. Arkadaşım, eşi ve minik Berracık beni karşılıyor. Kızımız uyurken bile çok süslü:)



Kış günleri biraz ıssız olsa da, yaz günleri sahil olmasından dolayı ilçede turizm açısından bir patlama yaşanıyor. Gittiğinizde fındık bahçelerini görebilir, Karadeniz’de yunusları seyredebilirsiniz. Ünlü bir Ceneviz Kalesi, mağaralar ve şelaleler varmış ama henüz görme fırsatım olmadı. Hava şartlarının el verdiği bir zaman görmek için sabırsızlanıyorum.

Merkezinde bulunan cami mimari yapısıyla ilgimi çekiyor. Caminin çatı yapısı, Selçuklu çadırlarından esinlenerek tasarlanmış. 


Uzun, temiz bir sahile sahip.




Akçakoca Saat Kulesi



Çınar Caddesi



Yediğim pidelerin ve profiterolün tadını unutamıyorum. 

Siz de hafta sonu tatillerinizi yakınlarda bir yerlerde değerlendirmek istiyorsanız, Akçakoca'ya gidebilirsiniz. Emin olun pişman olmazsınız.

Sevgiler.

29 Ocak 2013 Salı

DEKORASYON

Evinizdeki bazı objelerde mi sıkıldınız, bir takım değişiklikler mi yapmak istiyorsunuz? O zaman gelin şöyle bir göz atalım...

Bu ara sıkça ziyaret ettiğim Tchibo'daki bu tealightlar çok hoşuma gitti. 



İkea'da da değişik cam modeller bulabilirsiniz. Tercihimi bunlardan yana kullanıyorum.




Mudo'daki bu vazolar da harika.




Bu mor kırlent ise favorim diyebilirim. 



Elime aldığım kırlenti epey inceledim, yapma konusunda biraz uğraşacağım gibi ama farklı kombinasyonlar ortaya çıkarabilirim diye de düşünmüyor değilim. 

O zaman yapalım ve görelim diyorum...

28 Ocak 2013 Pazartesi

ALBORADA DEL INKA


Her ülkenin kendine has bir müziği var. Etnik müzikler her daim ilgimi çekmiştir. İnsan bazen şehrin yorgunluğundan, kargaşasından kaçmak istiyor. İşte Alborada del İnka ile böyle zamanların birinde tanıştım ben. 

Alborada del Inka, 3 kişilik bir müzik grubu. Grup, Güney Amerika kökenli. 2006 yılında kurulmuş ancak şuan Ukrayna'da faaliyet gösteriyorlar. Müziklerini, Kızılderili enstrümantal tınılar oluşturuyor. 

En sevdiğim albümü sizinle paylaşmak istedim. 




1 - Nuves del atardecer
2 - Capaq nan
3 - Nadamanda
4 - Cholero
5 - Colca
6 - San Juanito tradicional
7 - Bailando caporales
8 - Tinku
9 - Mi pequena
10 - Camino de Buffalos
11 - Es asi
12 - Senales de humo
13 - Za-za-za
14 - Casorio
15 - Tayta Huaman


Siz de, şarkılarını internetten bulup dinleyebilirsiniz. İyi dinlemeler...



25 Ocak 2013 Cuma

RIO & ANTIRRIO Köprüsü

Yunanistan gezimin ilk durağı Patras şehri (okunuşu Patra) olacaktı. Bu nedenle Atina'dan aktarma yapmalıydım. Nedense otobüs yolculukları bana hep daha eğlenceli gelmiştir bu nedenle treni tercih etmiyorum. Yaklaşık 3 buçuk saatlik bir otobüs yolculuğumun ardından Patra'ya ayak basıyorum. Biraz soluklandıktan sonra ilk merak ettiğim yer, şehrin sembolü olan Rio - Antirrio Köprüsü oluyor. 



Köprü hakkında bilgi vermem gerekirse 90lı yılların sonunda yapımına başlayıp 2004 Olimpiyatlarına yetiştirilmiş. Yunanistan'da deprem çok olduğu için bu husus da göz önünde bulundurulmuş. 4 büyük ayağa kablolarla tutunan köprü iki şehri birbirine bağlıyor ve Mora yarımadasına geçiş mesafesi kısalıyor 


Yolunuz bir gün Patra'ya düşerse görülmeye değer yapıtların başında yer alıyor. Sahilde yürüyüş yapabilir, köprü karşısındaki kafelerden birine oturup frappe (Yunan Kahvesi) içebilirsiniz. 

Farklı yazılarımda Patra hakkında yine bilgi veriyor olacağım. 
Görüşmek üzere...

Carolina Herrera 212...Parfüm


Carolina Herrera 212 Sexy bayan parfümü uzun zamandır aklımda olup, Kıbrıs dönüşü nihayet benim olan bir parfüm. Kokusu son derece etkili olan bu parfüm; bergamot, turunçgil, gardenya ve misk'in özel karışımından oluşuyor. Adım attığınız yerde mutlaka kendini hissettiren güçlü bir parfüm. 


 Kokusunun yanı sıra şişe tasarımı ile de gönlümü fetheden bu parfümü gönül rahatlığı içerisinde size de önerebilirim...

Sevgiyle kalın.

24 Ocak 2013 Perşembe

KURT SEYT & SHURA

Bir arkadaşımın tavsiyesi ile okuduğum ve iyi ki okumuşum dediğim bir kitaptan behsetmek istiyorum. Beni Nermin Bezmen ile tanıştıran Kurt Seyt ve Shura'dan. Atilla İlhan'ın işte klasik roman budur dediği gibi gerçekten dünya klasik çizgileri taşıyan tarihi bir roman. 


Nermin Bezmen bu romanında dedesi olan Kurt Seyt ve aşkı Shura'nın bir nevi hayat hikayelerini anlatmış. Çarlık Rusya'sında birbirlerini tanıyan, Bolşevik İhtilali ile Karadenizin öbür kıyısından İstanbul'a sürüklenen hayatlar kaleme alınmış. Üzüntü, keder, sevinç bir sürü duyguyu aynı anda yaşadığım bir solukta okuduğum harika bir roman. Romandaki betimlemeler bana ilkokulda okuduğum Gorki'nin betimlemelerini de anımsatmadı değil. Okuyucu sıkılmasın diye bir de aralara fotoğraflar serpiştirilmiş. Romanın sonu Murka ile tamamlanmış da olsa Shura'nın bendeki yeri bir başka. 

Tarihi roman sevenlere duyurulur.

23 Ocak 2013 Çarşamba

ODUNPAZARI

Eskişehir'e gittiğimizde ilk gezip gördüğümüz yer konumunun da elverişli olması nedeniyle Odunpazarı olmuştu. Çok eski bir tarihçesi olan bu sevimli ilçe bana Bursa'yı fazlasıyla hatırlattı. Çıkmaz sokakları, cumbalı ahşap evleriyle buram buram tarih kokan bir yer. Hatta bir arkadaşım bana Eskişehir'in ilk yerleşim yeri olduğunu ve olma nedenini anlatmıştı. Rivayete göre Porsuk nehri ve çevresine önce ciğer asılıyormuş, hangisi geç bozulursa insanlar orasını yerleşim yeri olarak seçiyorlarmış. Enteresan gelmişti bana bu hikaye..

Odunpazarı'na ilk girişte bizi Atatürk Lisesi karşılıyor.




Odunpazarı baştan aşağı restorasyondan geçirilmiş, yıkık dökük görünümünden kurtulmayı başarmış yaşanılası bir yer olmuş. Sokaklarda gezerken her eve, her konağa ayrı bir bakışı oluyor insanın.



Arnavut kaldırımlı sokaklardan geçiyoruz. Eskişehir'de fazlasıyla ünlü lüle taşı el sanatları ve cam atölyeleri, külliyeler, karikatür sanat merkezi, Atlıhan, Kurşunlu Cami, sanat çarşıları da burada bulunuyor. Restoranlar, kafeler, takı ve hediyelik eşya satan bir sürü tezgaha rastlıyoruz.  


 Sosyal açıdan epey hareketli olan bu yeri görmenizde fayda var. Eskişehir'i farklı postlarımda yine yaşıyor olacağım...

GOBLEN... Mostar Köprüsü


Goblen, Balkanlarda çok yaygın olan bir el işidir. Daha doğrusu bence bir sanat işi. Zaman zaman el atmaya çalışsam da sanırım bu konuda annem benden daha becerikli.

Peki bu sanat eseri nasıl ortaya çıkıyor?
Bir kumaş üzerine renkli iplerin iğne ile işlenmesi sonucu ortaya çıkan resimdir, goblen. Yapımı zor bir o kadar da sabır isteyen bir uğraş.

Annemin Mostar Köprüsü'ne olan sevdası nihayet goblen parçalarının arasına eşsiz bir örnek olarak girmeyi başardı. Yapmış olduğu son goblen örneğini sizinle paylaşmak istiyorum.




El işiyle uğraşmanın bir nevi terapi görevi de var, birçok insan bu yöntemlerle rahatladığını söylüyor





Tabi bu işlemler fotoğrafta göründüğü gibi kolay ortaya çıkmıyor; günler, aylar süren bir emek gerekiyor. Annemden aldığım duyuma göre bu şaheserin yapımı bitmiş ve geriye kalan tek şey ahşap ile çerçeveletip duvara asmak.

Ne diyelim annemin eline sağlık.

21 Ocak 2013 Pazartesi

BABA İLE OĞULLARI

Başlıktan da anlaşıldığı gibi Baba ile Oğullarından oluşan bir topluluk. Bozcaada'ya gittiğimizde keyifli müzikler, hoş sohbetler içerisinde bir sergi gezmenin verdiği haz hiç kuşkusuz unutulmayacak anılarımın arasında.  



Sergide tuval üzerine yağlıboya, suluboya, guaj, pastel ve özgün baskıresim tekniklerin uygulandığı tablolar yer aldı. Birkaç kareyi sizinle paylaşıyorum.








Bozcaada Cafe & Galeri Rengigül'de her daim sergi incelemek mümkün. Eski bir rum konağı olan bina aynı zamanda butik otel olarak hizmet veriyor.

Yolunuz Bozcaada'dan geçerse uğramadan geçmeyin derim.


18 Ocak 2013 Cuma

PRESLAV.. Şarap Tadım Günleri


Gittiğim Bulgaristan gezilerimin birinde şarap tadım günlerine katılma fırsatı buldum. Birkaç saatliğine de olsa Bulgar şarapları ve şarap kültürü hakkında kurs aldım. Bunun için şarap fıçılarıyla dolu bir mahzendeyiz. Mahzenin üst katı ise gelen misafirlerin alışveriş yapabileceği bir dükkana çevrilmiş. Burada sayısız şarap ve içki çeşidi var. Beyaz, kırmızı, merlot, mavrud, cabernet, rose şarapları çeşit çeşit şampanyalar..


Öğrendiğime göre Bulgar şarabı antioksidan içeriği açısından dünyada rekor kırmış. Bazı yiyecek ve içeceklerin tüketimi yaşlanma süreçlerini yavaşlatabiliyor. Bu bakımdan dünyanın en yararlı yiyeceklerinden biri olan yaban mersini bu şaraplarda sıkça kullanılmış. Tat ve koku açısından en güzel örnekleri de hiç kuşkusuz kırmızı şarap çeşitleriydi.



Şarap kadar kadehin özelliklerinin de önemli olduğunu öğreniyorum. Kadehin geniş ancak ağzının dar olması gerekiyormuş. Bu kadehlere gerçekten bayıldım.



Preslav şaraplarını denemenizi öneririm. Farklı postlarımda yine şarap tadımı hakkında bilgi veriyor olacağım.

Görüşmek üzere.


17 Ocak 2013 Perşembe

IRGANDI KÖPRÜSÜ


Irgandı Köprüsü, Bursa'nın Setbaşı semtinde Göksu Deresi'nin üzerinde konumlandırılmıştır.





Eski zamanlarda çarşılı köprü olarak anılan bu köprünün, Bulgaristan ve İtalya'da olmak üzere dünyada sadece 3 örneği daha mevcut.




Günümüzde ise köprü üzerinde zanaatkarların atölyeleri bulunuyor. Bu atölyelerde çinicilik, ebru, hat, tezhip, ahşap oymacılığı, Bursa'ya (Bursa bıçağı) ve geleneksel Türk el sanatlarına (bakır ve metal işlemeciliği) özgü örnekler sergilenmekte.

Yolunuz Bursa'da ise uğramadan geçmeyin.

16 Ocak 2013 Çarşamba

GALATA KULESİ

Galata Kulesi Beyoğlu sınırları içerisinde ismini aldığı Galata semtinde büyük ihtişamıyla her daim ziyaretçilerini beklemekte. Dünyanın en eski kulelerinden biri olduğu biliniyor. Dönemin Bizans İmparatoru tarafından yapılmış olup savaşlarda harap olmuş. Sonrasında Cenevizliler kuleyi ele geçirmiş ta ki İstanbul fethedilene dek.  Hezarfen Ahmet Çelebiyi de unutmamak lazım. Kendi yaptığı kanatlar ile boğazı geçmek yürek ister.


 Girişte bizi, ufak bir hediyelik eşya tezgahı ve tezgahın karşısında ise gelenleri bilgilendirme amaçlı birçok görsel obje karşılıyor.


Epey merdiven çıktıktan sonra kubbeye ulaşıyoruz nihayet. 



Terasa çıkınca 360 derece panaromik bir İstanbul görüntüsü ile karşılaşıyor insan. Bunun büyüsüne kapılmamak elde değil.




Akşam gidip kulenin atmosferini solumak isteyenlere ufak bir öneri sunabilirim. Haftanın bazı akşamları yemekli, canlı müzikli programlar yapılıyor. İlgilenenlere duyurulur...

Sevgiler...

15 Ocak 2013 Salı

İĞNEDANLIK


İğnedanlık... Evlilik hazırlıklarım sırasında çarşıda görüp de beğendiğim ve ben bunu yaparım dediğim şey:)) Kına gecesi, nişan, söz, sünnet ve düğün gibi merasimlerde epey lazım oluyor kanımca. Ben de kına gecem ve düğünümde kullanabileceğim biraz da farklı birşey olsun diye mor renkte yapmakta karar kıldım. (Nerede gördüysem hepsi beyazdı) Hani fena da olmadı değil. Alternatifleri geliştirilebilir elbette.

Malzemeler:

Makas
Kadeh
Sünger vb.
Tül vb.
Boncuk
Kurdele
Sıvı yapıştırıcı




Mor tülden yuvarlak bir parça keserek kadehin ayağını sarıp kurdele ile fiyonk yaparak sabitledim. Kadehin içerisinde eski kullanmadığım bir bilekliğin boncuklarını koydum. Kadehin üzerini kapatmak için süngerimsi bir malzeme gerektiğinden yine işe yaramayan bir malzeme buldum. (Vatka, sütyen vb malzemeleri siz de bu şekilde değerlendirebilirsiniz.)




Kadehin üzerini de bu şekilde kapattıktan sonra tekrar bir tül parçası gerekiyor. Tülü de koyduktan sonra sıra geldi yapıştırmaya. Ve çıkan sonuç ortada:))




Siz de böyle bir iğnedanlık yaparak dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz.

 Hoşçakalın.