7 Ocak 2015 Çarşamba

EDİRNE 2. Part

Edirne gezi yazıma kaldığı yerden devam ediyorum.... ilk bölümü buradan inceleyebilirsiniz.


Tunca Nehri


Kapalı Çarşı turundan sonra görmek istediğimiz yer Meriç kıyıları oldu. Faytona mı binsek yürüyerek mi gitsek derken mesafenin kısa olduğunu öğrendikten sonra yürümeyi tercih ettik.


Yürüyerek gördüğümüz güzellikler bizi büyülemeye yetti doğrusu. Ağaçların suya yansıması, doğa, köprüler her biri ayrı güzellikte.


Tunca Nehri ve Tunca Köprüsü



Meriç Nehri'nin bir kolu olan Tunca Nehri, Bulgaristan'dan doğup Edirne'ye akar.


Birkaç dakikalık yürüyüşten sonra nihayet Meriç kıyılarındaydık:)


Bulgaristan'dan Ege Denizi'ne dökülen Burgarca ismi Maritsa olan Meriç Nehri, Balkanlar'ın en büyük nehirlerinden biridir.


Köprünün hemen başucunda bulunan tabeladan öğreniyoruz ki; bir diğer adı Mecidiye Köprüsü olan Meriç Köprüsü; 1847'de Abdülmecit zamanında yapılmıştır.


Yapımında taş ve mermer kullanıldığı açıkça görünmekte.


Meriç Köprüsü (Mecidiye Köprüsü)


Köprünün sol yanında bulunan Edirne Belediyesi'ne ait sosyal tesislere geçip bu manzara eşliğinde yorgunluk kahvelerimizi yudumladık.





Faytonları her yerde görmek mümkün:)


Gezmekten karnımız o kadar acıktı ki Edirne Çarşı'ya döndük. Zaten buralara kadar gelip de köftesinden ciğerinden yememek olmazdı. Tavsiye üzerine Serhad Köftecisine gittik.



Garsonun dediğine göre köftenin sırrı doğru etin kullanılmasında imiş. Gülerek anlatmaya devam etti İstanbul'dan Acun mekanımıza geldi diye... Müşterilere olan ilgi on numara. Lezzet ise yıldızlı on numara:)



Köftecide ciğer mi yenir diye sormayın, mekanın ana özelliği her iki lezzeti de barındırması:)


Bir gün yolunuz Edirne'ye düşerse Serhad Köftecisine uğramadan dönmeyin. Memnun kalacağınıza eminim.


Yemek sonrası sokakları gezmeye devam ettik. Süs havuzlarındaki heykeller dikkatimi çekmedi değil. 





Edirne Sokakları 




Edirne Bedesten Çarşı

Bedesten nedir diye merak edip soruyorum? İçinde değerli eşya satılan yer anlamına geliyormuş. 14 tane kubbesi olan bu çarşıyı Osmanlı zamanında 60 gece bekçisi beklermiş. İçinde neler varmış siz düşünün artık:) 

Günümüzde ise içerisinde onlarca dükkan bulunan hareketli bir çarşı.  



Bulgar Kilise'si tadilat nedeniyle kapalıydı giremedik. Uzaktan bakmakla yetindik:) 



Evler ise Osmanlı mimarisini tamamen yansıtıyor. Az katlı, ahşap, panjurlu.. Bazı evler sıkı tadilatlardan geçmiş, kimisi dükkan olmuş, kimisi okul, kimisi ise aşağıdakiler gibi meyhane.


Zindanlatı Meyhanesi


Gazi Baba Meyhanesi


Birçoğu ise kaderine razı olmuş boynu bükük kalmış adeta yok olmaya terk edilmiş, Aynı bu Tunca kıyılarında bulunan tren istasyonu gibi.  


Edirne'de nerede kalacağız diye düşünenler varsa birçok hotel, butik otel hizmet veriyor. Ama biz bu şirin oteli çok sevdik. 


Edirne Palace


Edirne'de bizim bilmediğimiz, göremediğimiz yerler mutlaka vardır. Edirne'yi bilen, daha önce gezip görme fırsatı bulan varsa yorumlarınızı bekliyorum. 

Okuduğunuz ve yorumlarınız için şimdiden teşekkürler, 


Sevgiler. 


1 yorum:

  1. Avrupa'ya geçiş noktasında ki şehrin -Osmanlı'daki ikinci başkentti.- ilginç bir kültür mozaiği olduğunu düşünüyorum. İnşallah bir gün gezip güzel fotoğraflar çekerim. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil