22 Mayıs 2013 Çarşamba

PATRAS 3. Part

Bir önceki yazımda bahsettiğim katedral karşınızda, işte Agios Andreas Katedrali.





Şehirde üniversiteden dolayı çok sayıda öğrenci var. Bulunduğum zaman diliminde öğrenci şenlikleri vardı dolayısı ile kampüsü de gezme fırsatı buldum:)


Üniversite şehrin girişi sayılacak bir noktada konumlandırılmış, otobüs ve taksilerle ulaşım sağlanmakta. Belirtmeliyim ki Patras'ta bulunan tüm taksiler bordo renkli.





Burası bilim kapsülü olarak adlandırılıyor. İçerisinde üniversite kapsamında birçok çalışma yapılıyormuş. İçeride ne var diye merak ediyorum ancak içeriye girmek yasak:)



Üniversite kampüsleri, rektörlük binası, öğrenci yurtları, yemekhane, kütüphane, hastane ile birlikte büyük bir kompleks.



Tıp fakültesinde öğrenim gören bir arkadaşımızı dersinde ziyaret ediyoruz. Ertesi günü Atina'ya doğru yola çıkacağımdan dolayı şerefime taverna gecesi düzenleniyor. Buradan kendilerine sonsuz teşekkürlerimi tekrar iletiyorum. 

Akşam için sözleşip hazırlanmaya gidiyoruz:)

Nihayet akşam oluyor ve eğlence mekanlarının, kafe ve restaurantların bulunduğu tabiri caizse Nevizade kıvamında bir yer olan Central Square'a gidiyoruz. 







Buradan eli boş ayrılacağımı mı sandınız:)

Önce hediyelik eşya satan bir dükkana giriyoruz, malum gündüz siestaları olduğu için birçok dükkan ve mağaza kapalı oluyor. Alışveriş için akşam vaktinden uygun bir zaman yok. 

Satıcının dediğine göre ürünlerin bir çoğu Türkiye'den geliyormuş. Bakır ve kilden yapılan ürünlerin yanı sıra turistler en çok nazar boncuklu ürünlere rağbet gösteriyormuş. Biz de birkaç tane beğeniyoruz:) Meşhur kahvesi frappe olsa da Yunan kahvesi olarak adlandırılan kahvenin Türk kahvesinden hiç bir farkı yok:) Dolayısıyla bakır cezve ve fincanlar da burada oldukça popüler.




Eğlence kültürü olan bir millet Yunanlılar. İçip sızmak, ortalığı dağıtmak, bağırarak konuşmak onlara göre değil. Taverna adı verilen Yunan yemeklerinin servis edildiği, müzik eşliğinde sohbet edilen bu küçük restaurantlar hınca hınç dolu. 

Dediğim gibi hayat akşam saatlerinde başlıyor burada ve sabaha dek sürüyor. Akşam olunca sokaklar doluyor ve şehir hareketli bir yer haline geliyor. Şaşırmamak mümkün değil:)



Masalar, tabaklar küçücük ancak çeşit çok fazla. Küçücük masaya kaç tane tabak geldi hatırlamıyorum. Önden mezeler, zeytinyağlılar, salatalar sonra ana yemekler. Tatlar hiç yabancı değil hatta isimler bile aynı. (Cacık-Caciki, Dolma- Dolmades, Musakka-Musakka, Baklava- Baklava, İmambayıldı-İmambayildi, Sarma- Sarmas, Mücver) Dile kolay tam 600 yıl birlikte yaşan iki toplum ve birbirinden etkilenmemesi mümkün değil. Kendimi Türkiye'nin Ege kıyılarında gibi hissediyorum.







Yunan rakısı olan Uzo ile yemeklerin tadına diyecek yok.

Tavernalarda çalınan söylenen müzikler; Yunan kültürünün özünü oluşturan rembetika (rebetiko) ve modern pop olarak algılanan laika şarkılardan oluşuyor. Rembetikalar daha çok hüzünlü, aşk, hasretlik, gurbetlik gibi temaları olan şarkılardır. Özellikle de Mübadele sonrası bu müzik akımı daha da kendini belli etmiştir. laikalar ise pop folk dediğimiz modern Yunan ezgileri içeren hareketli müziklerdir. Belirtmek istediğim bir nokta da bu ülkede tsifteteli de çok popüler yani çiftetelli. Zaten Yunanlılar Turkiko tsifteteli diyor (Türk Çiftetellisi)

Kimisi hüzünlenip müziğin eşliğinde sağa sola sallanıyor kimisi ise mutlu bir şekilde sirtaki yapıyor. Her insan kendi dünyasında eğlenmeye çalışıyor.

Ben de bir kaç güzel şarkı ile Patras Gezi yazımı burada sonlandırıyorum.

Haris Alexiou - Apopse Thelo Na Pio


Stratos Dionisiou - O Salonikios


Hristos Antoniadis - Pios Bori




Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder